Mide kanseri

Mide kanseri, nispeten agresif ilerleyen kanser grubundadır. İştahsızlık, kilo kaybı, kansızlık gibi pek çok farklı hastalıkta da görülebilen bulgular verdiğinden tanı konması genellikle gecikir. Daha sıklıkla erkeklerde ve 60 yaş üzerinde saptanır. Oluşumunda hem genetik, hem çevresel, hem de besinsel faktörler etkilidir. Birinci derece akrabalarında mide kanseri olanların riski artmıştır. Yediğimiz besinler ile midemize yerleşen Helicobakter pylori isimli parazit, gastrit ve ülsere neden olabileceği gibi, mide iç duvarının yapısını değiştirerek mide kanserine de neden olabilmektedir. Taze sebze ve meyve yemenin ise mide kanseri riskini azalttığına dair çalışmalar vardır. Ayrıca gastrit, mide ülseri gibi hastalıklar kansere dönüşmezler. Mide kanseri riskini arttıran etmenler;

  • Mide polipleri,
  • Helicobakter pylori paraziti,
  • Aşırı tuzlu salamura veya tütsülenmiş gıdalar,
  • Birinci derece akrabada mide kanseri varlığı,
  • Metal ve plastik sanayi işçiliği,
  • Sigara

Mide Kanseri Tanısı Nasıl Konur?

Özellikle kilo kaybı önemlidir. Hastalar genellikle iştahsızım, son bir ay içerisinde 8-10 kilo kaybettim diye hastaneye başvurur. Tümörden kanamaya bağlı olarak kansızlık görülebilir. Mide tümörü varlığında hastada görülebilecek şikayetler genel olarak;

  • Kilo kaybı,
  • Kansızlık,
  • Erken doyma ve midede dolgunluk hissi,
  • Yemekleri yutarken takılma hissi,
  • Göğüs kafesinin tam altında orta hattı kramp tarzında ağrı.

Bu şikayetler sadece mide kanserine özgü değildir. İlerlemiş gastrit ya da mide ülseri varlığında da görülebilir. Ancak uzun süredir bu şikayetleri olan hastalar hekime başvurduklarında ne yazık ki hastalık genellikle ilerlemiş durumdadır. Erken teşhis, diğer tüm kanserlerde önemli olduğu gibi mide kanserinde de çok önemlidir. Hastalığın tanısı, gastroskopi adı verilen, ağızdan kamerayla yemek borusu, mide ve onikiparmak bağırsağının incelendiği işlem ile konulur. İşlem sırasında biyopsi de alınabilir. Biyopsi sonrası mide kanseri tanısı konulduğunda tomografi ve/veya pozitron emisyon tomografi (PET) gibi görüntüleme yöntemleriyle hastalığın vücutta ve mide duvarında ne derece ilerlediği saptanır. Bu şekilde mide kanserinin hangi evrede olduğu anlaşılır ve tedavi planlaması bu evrelemeye göre yapılır.

Beslenme şekli nedeniyle mide kanserinin sık görüldüğü Japonya’da şikayeti olsun olmasın halka belli bir program dahilinde tarama yapılmakta, bu sayede mide kanseri çok erken safhada yakalanabilmektedir. Çoğu kanserde olduğu gibi mide kanserinde de erken teşhis, yaşam süresini oldukça uzatmaktadır. Bu nedenle, yukarıda bahsedilen şikayetlerin varlığında fazla gecikmeden hekime başvurulması hayat kurtarıcı olabilir.

 

Nasıl tedavi edilir?

Kanserin hangi evrede yakalandığı çok önemlidir. Henüz birinci evrede yakalanmış ve etrafındaki lenf bezlerine yayılmamış mide kanseri, uygun hastalarda endoskopik olarak bile tedavi edilebilir. Evre 2 ve evre 3 gibi daha ileri evre mide kanserinin ise tedavisi cerrahidir. Tümörün mide içindeki yerleşimine bağlı olarak midenin tamamı ya da bir kısmı alınabilir. Hastanın yemek borusu ya da midesinin kalan kısmı ince bağırsağına bağlanarak sindirim sisteminin devamlılığı sağlanır. Ameliyat sırasında tümör hücrelerinin yayılmış olabileceği lenf bezleri de mutlaka temizlenmelidir. Kemoterapi ve radyoterapi gibi tedaviler ise ancak destekleyici olarak fayda sağlar. Mide kanseri ameliyatı açık ameliyatla, laparoskopik olarak veya robotik cerrahi ile yapılabilir. Tümörün uzak organlara ilerlediği evre 4 mide kanserinde ise cerrahiden fayda sınırlıdır. Bu evrede daha çok hastanın yaşam konforunu arttırıcı, palyatif olarak adlandırılan cerrahi tedaviler uygulanır.

Unutmayın tedavisinde en önemli fayda, mide şikayetleri varlığında zaman kaybetmeden bir hekime başvurulması ve tedaviye erken dönemde başlanılması ile sağlanır.

Yorum Yaz